30 Aralık 2018 Pazar

Güç Yüzüklerine Dair Kitap İncelemesi

     Rahatlıkla sıkı bir Tolkien hayranı olduğumu söylesem de yine kendisini her okuyuşumda aslında Orta Dünya hakkında pek çok şeyi bilmediğimi ve hatta zaman zaman unuttuğumu fark ediyorum. İstemeden de olsa her seferinde kitap bitince neden böylesine bir hayal gücü ve dil yeteneği ile doğmadım ki diye söylenirken buluveriyorum kendimi. Elimde değil, deliler gibi kıskanıyorum canım Tolkien'i. Güç Yüzüklerine Dair'i bu kadar gece bırakmam da tam bu nedenden. Silmarillion'u defalarca okudum, Yüzüklerin Efendisi ve Hobbit'i hatmettim, Referandum ona keza. Tolkien ise ölü. Yani daha fazla eser veremez ve ben bu eserleri ne kadar çok zamana yayarak okursam o kadar daha bu dünyanın, ORTA DÜNYA'nın içinde yaşayabilirim.
     Neden bu kadar geç okuduğumu açıkladığıma göre dil olarak her zamanki Tolkien tadını veren Güç Yüzüklerine Dair kitabı hakkında biraz konuşmak istiyorum.
     "Eşsiz Noldor ustaları, pek çok yüzük dövdüler.
       Üç Yüzük, Elf Efendilerine;
       Yedi Yüzük, Cüce Hükümdarlarına;
       Dokuz Yüzük ise İnsanoğullarına.
       Onları bu işe yönlendiren Sauron'un yüreğindeki düşüncelerse karanlıktı. Gizliden gizliye tüm yüzüklere hükmedecek olan Tek Yüzük'ü dövdü. Ama Elfler akıllıydı. Onun karanlık düşüncelerini anlayarak kendileri için dövdükleri Üç Yüzük'ü sakladılar ve onları ele geçirmek isteyen Sauron ile aralarında çağlar boyunca sürecek savaşlar başladı."
     
     Öncelikle sayfa 48'de gördüğüm bana hep aynı İslam mitini hatırlatan Melkor/Eru göndermesinden bahsetmek istiyorum. Eru'nun yarattığı Valar arasından Melkor'un Eru'ya isyan edişi ister istemez Şeytan'ın isyanını hatırlatıyor bana. Bilmeyenler için hikaye şöyle: Hz. Adem yaratıldıktan sonra Allah tüm meleklerin ona secde etmesini istiyor. Ancak çok fazla ibadet eden ve çok kudretli olduğundan bir melek olmasa bile onlardanmış gibi muamele gören bir cin, Azazil yani Şeytan, Hz. Adem'den daha üstün olduğunu insanın çamurdan kendisinin ise ateşten yaratıldığını bu yüzden ona secde etmeyeceğini söylüyor ve Allah'a baş kaldırıyor. Azazil'e göre Hz. Adem ve onun soyundan gelecekler çok zayıf bir iradeye sahip ve kolayca kandırılabilirler. Allah, onu yok edecek güce sahip olmasına rağmen Azazil'i yok etmiyor ve insanları onunla sınava tabii tutuyor. Tabii bu kısımlarının Melkor/Eru ile nasıl bir alakası var diyebilirsiniz, buna da ilerlerde değineceğim. Hikayeyi her seferinde bu İslam mitine benzetmemin temel nedeni Valar arasında Melkor'un ateşi temsil etmesi ve Eru'ya (Valar'ı yaratan en büyük tanrı) olan isyanı. Sayfa 48'de Melkor'dan şöyle bahsediyor hizmetkarı Sauron:
"Ar Pharazon sordu: 'Karanlığın efendisi kimdir?'
Sonrasında Sauron kralla kilitli kapıların arkasında konuştu ve yalan söyledi, dedi ki: 'O, artık adı anılmayandır; çünkü Valar sizi onun hakkında kandırdı, kendilerine köle yapmak için İnsanoğulları'nı zincirlemeye çalışırlarken, kendi yüreklerinin deliliklerinde tasarlanmış bir hayalet olan Eru'nun adını öne sürdüler. Çünkü onlar, ne isterlerse sadece onu söyleyen Eru'nun kahinleridir. Ama onların efendiler hala hüküm sürmekte ve sizi bu hayaletten kurtaracak; onun adı Melkor, her şeyin efendisi, özgürlük verici ve sizi onlardan daha güçlü yapacak.' Böylece Kral Ar Pharazon, önce gizlice, kısa süre sonra da halkının gözleri önüde açıkça Karanlığa ve Efendi Melkor'a tapınmaya başladı; halkının büyük bölümü de onu izledi."
     Bu paragrafta dikkatimi çeken diğer bir mit ise aslında bizim kültürümüzden. Tamam, burada baya yükseklerden uçacağım ve yüksek miktarda hayal gücümü kullanacağım, itiraf ediyorum. Ama hey! Bir Tolkien hayranı olarak bunu yapmamda bir sakınca yok... Bu Ar Pharazon'un tapınma olayı bana Uygur Türklerini hatırlattı. Uygurlar Mani dinini benimserken ilk başta hakanları Bögü Kağan bu dini benimsiyor ve gizlice yaşıyor. Kısa süre sonra dini öğrenen halk da onu takip etmeye başlıyor. Muhtemelen dünya tarihinde pek çok örneği daha vardır bu durumun...
     "Sauron geldi, hatta güçlü kulesi Barad Dur'dan kalkıp geldi. Savaşa hiç yeltenmedi. Çünkü Denizin Kralı'nın kudretinin ve görkeminin, söylenenlerin üzerinde olduğunu anlamıştı, en kudretli hizmetkarlarına bile onlara karşı koyabilmeleri konusunda güvenemezdi; Dunedain hakkındaki istekleri için henüz zamanın gelmediğini görmüştü. Güç işe yaramadığında, hilekarlığa başvuracak kadar becerikli ve kurnazdı."/Sayfa 46
     Güç Yüzüklerine Dair kitabı ile ilgili en sevdiğim şey ise Silmarillion kadar kafa kurcalamadığı gibi Yüzüklerin Efendisi gibi de bazı şeyleri üstün körü geçmeyişi. Hani bir ara kitap nasıl bu kadar akıcı olur bilmiyorum. Geçiş kitaplarında genelde sıkılan biri olarak söylüyorum bunu Güç Yüzüklerine Dair'de pek çok kafama takılan sorunun cevabını buldum. Bu yönden Rowling'in Ateş Kadehi'ni canım Güç Yüzüklerine Dair'e benzetiyorum. Koskoca Yüzüklerin Efendisi serisi boyunca Sauron'un nereden geldiğini düşünüyorsunuz, filmde özellikle. Bu kitaptaysa sayfa 65'te net bir cevap alabiliyorsunuz. Burada şu soruyu sormak istiyorum Peter Bey'e, hocam bu bir paragrafı Yüzüklerin Efendisi filminin bir yerine niçin yedirivermediniz?:
"Çok eskiden Beleriand'da yaşayan Sindar halkı tarafından Gorthaur diye anılan Sauron adında bir Maia vardı. Arda'nın başlangıcında Melkor onu baştan çıkararak kendisine bağladı ve böylece düşmanın hizmetkarının en kudretlisi ve en güveniliri oldu, üstelik birçok biçime bürünebildiği için de en tehlikelisiydi, isterse, en uyanıkları bile aldatabilecek kadar güzel ve soylu görünebiliyordu."
     Bu kitapta en azından benim açımdan açıklığa kavuşan diğer önemli şey Tek Yüzük'ün asıl özelliği. Şöyle ki arkadaşlarla filmi izlerken hep aynı soruya maruz kalıyordum, ee bu yüzük ne işe yarıyor şimdi? Yüzük diyordum, seni görünmez yapıyor ve büyük bir kudrete sahip oluyorsun. Oysa çok daha fazlası varmış bu minik şeyde. Diğer dövülen yüzükleri takanların tüm düşüncelerini okuyabiliyormuşsun mesela ki bu şu anlama geliyor, tüm cüce hükümdarlarının, Elf efendilerinin ve insanoğullarının krallarının neler yaptığını bileceksin. Bunu da sayfa 69'da tam manası ile açıklıyor Tolkien. 
     Sayfa 78'de ise NARSİL hakkında bilgi sahibi olabiliyorsunuz. Hani şu Isildur'un Sauron'dan Tek Yüzük'ü almasını sağlayan kırılmış kılıç, hıh işte o Narsil. Güneş'in ve Ay'ın ışığında parlayan kılıç. Açıkçası Peter'a yazının başlarında kızsam da bu konuda tebrik etmek istiyorum, Isildur'un yüzük tarafından kandırılışını gerçekten iyi kurguladığı için. Zira kitapta o arada ne olduğu hakkında bir bilgi yok.
     "Dünyanın tuhaf rastlantıları pek çoktur, dedi Mithrandir, ve bilgeler sendelediğinde yardım çoğunlukla zayıfların ellerinden gelir." / Sayfa 88 (Mithrandir = Elf dilinde Gandalf)
     Kitaptan öğrendiğim diğer bilgi ise ilk kez sayfa 91'de rastladığım Periannath sözü. Size de bana olduğu gibi yabancı geldiyse bu sözcük şöyle söyleyeyim: Buçukluklar? Küçük Halk? Hobbitler'e canım buçukluklarıma planlarında ne Elfler ne de insanlar yer veriyormuş, yalnızca gerçek bilgeler Mithrandir ve Sauron... (Tolkien sözlükte altını çiziyor bu bilge sözcüğünün ve diyor ki yalnızca çok şey bilmek anlamındaki bilgeyi kastettim. Hani yoksa Sauron'u övdüğü falan yok!)
      Kitapta bol bol Gandalf'tan bahsediliyor. Mesela kendisinin Kızıl Ateş Yüzüğü'nün taşıyıcı olduğunu Güç Yüzüklerine Dair'den öğrendim. Bu noktada fark ettiğim şey ilerde C. Tolkien Mithrandir diye bir kitap çıkartırsa şaşırmayın zira ellerinde Gandalf'a ait bir ton  J. R. R. Tolkien notu olduğuna adım gibi eminim, hele ki bu kitaptan sonra. 

Kronolojik olarak dikkatimi çeken birtakım tarihler:

*Frodo 2968 doğumlu iken Sam'in 2983'te doğması... Bilen biliyordur da ben aralarında 15 yaş olduğunu yeni öğreniyorum ve bu benim için seriyi çok daha anlamlı kılıyor.
*2980 // Aragorn Lorien'e girer ve orada Undomiel Arwen ile yeniden karşılaşır. Aragorn kıza Barahir'in yüzüğünü verdi ve Cerin Amroth üzerinde birbirlerine sadakat yemini içerler. (ERİYORUMDUR.)
*3019 // Gollum'un KIYAMET ÇATLAĞI'na düşmesi. Kıyamet Çatlağı denilen yer Hüküm Dağı'nın alevi. Bu da bana ister istemez İslam mitolojisini anımsattı. "Kıyamet Çatlağı"
*1541 // LEGOLAS'A NE OLDUĞUNU MERAK EDENLER TOPLAŞIN! "Sonra Thranduil'in oğlu Legolas, Ithilien'de gri bir gemi inşa ettirip Anduin'den aşağı, Deniz'in ötesine yelken açmış; ve yanında Cüce Gimli'nin de olduğu söylenir. Ve gemi gittiğinde Orta Dünya'da Yüzük Kardeşliği'nden kimse kalmamış."

!!!!!!BURADAN HOBBIT YAPIMI İLE GIMLI <3 LEGOLAS SHIPIME GÖLGE DÜŞÜREN PETER JACKSON'A SESLENİYORUM, SEN Kİ TOLKIEN ABİMİZİN TÜM KİTAPLARINI NOTLARLA OKUMUŞ, YALAMIŞ YUTMUŞ KİŞİ, ŞU CÜMLENİN ÜZERİNE DAHA HALA UTANMADIN MI TAURIEL KARAKTERİNİ YAZARKEN HE? Neyse sakinim. Anlatma gerek yok, 1541'de olanları okudunuz....!!!!!!

Sözlükçe'den Ufak Alıntılar

Arwen: (S: Kraliyet Bakiresi) Elrond ve Celebrian'ın kızları. Yarım Vadi'de Aragorn ile karşılaşana dek, Imladris ve Lorien'de 2500 yılı aşkın bir süre mutluluk içinde yaşadı. Yüzük Savaşlarının ardından Aragorn ile evlendi, ona bir oğul ve bir dizi kız verdi. Onunla evlendiği için babasıyla Deniz'in ötesine geçmeyi seçmediği için ölümlü oldu. Aragorn'un ölümünün ardından Lorien'e giderek orada öldü. Orta Dünya'daki Elfler arasında eşi benzeri görülmeyen karanlık güzelliği yüzünden Undomiel ve Akşamyıldızı diye de anılır. 

-Aragorn ile tanışana kadar mutlu yaşamış olması vurgusu, aşkın en güzel tanımı bence...

Son olarak birebir olarak yazmasam da ufak tefek ayrıntılardan bahsetmek istiyorum. İlk olarak Mithrandir'in anlamının Gri Gezgin olması. Yani baktığımızda bugün Gandalf'a halen bu isimle seslenmek yanlış olur. Dediğim gibi kendisi ile ilgili yakın zamanda film/kitap bekliyorum ben. Güç Yüzüklerine Dair kitabında dahi kendisinden sayfalarca bahsedilebilmiş bu büyücüde daha ne hikayeler vardır kim bilir. 
     Pek çok kişi bilse de sözlükçeden aktarmak istediğim diğer bilgi ORGLAR hakkında. Orglar aslında kötülükle beslenmiş, Melkor'un tuzağına düşmüş Elfler. Sonrasında kendi kendilerine üreyebiliyorlar. Malesef bu kitapta da herhangi bir dişi orgdan bahsedilmiyor ve orgların kendi kendilerine nasıl ürediği gizemini koruyor. Yine de orgların başlangıcının elfler olması... Öylesine güzel ve kusursuz yaratıkları bile, Elfleri bile, kötülükle beslersen ne hale geldiklerini görüyorsunuz; kendinizi kötülükle beslemeyi bırakın!
    Son olarak cüceler hakkında konuşmak istiyorum. Sayfa 175'te cüceler hakkında cüceseverleri sevindirecek bir bilgi ile karşılaştım. Sauron'a yenik düşmemiş bizim cüceler, Sauron onları kandıramamış ve bu yüzden onlardan nefret etmiş. Bunun asıl sebebi de bizim erken uyandırıldıkları için kısacık kalmış hırslı madencilerimizin zaten altına duydukları ilgi. Sauron, onlardan 7 yüzüğü geri almak istemiş ancak onu da başaramamış çünkü bizim psikopat cüceler çoktan 4'ünü ejderha alevinde eritmiş... Bu cüceler çok garipler...
     Buraya kadar okuyabilen olduysa kendisini tebrik ediyorum, gerçek bir Tolkien fanı olduğu için de alnından öpüyorum. Ben kitabı beğendim. 176 sayfa, ODTÜ Kütüphanesi'nden alıp okudum ben. Tavsiye ediyorum. Henüz hiç Tolkien okumamışsanız da bu kitapla başlayabilirsiniz. Silmarillion biraz ağır geliyor genelde insanlara. (Bana gelmemişti.) Orta Dünya'yı anlamak için güzel bir giriş olacağını düşünüyorum. 
İyi okumalar, KİTAPLA KALIN!

ELOCAN